28.5.20

Otomobil, uçar gider.



Handan'ın instagram hikâyelerindeki mahalle gezintisini gördükten sonra, son birkaç yıldır yaşadığım ve en ufak bir bağlantım olmayan mahalleye başka bir gözle baktım.

Türkiye'deki mahallem üç aşağı beş yukarı aynı. Elbette yeni binalar, yenilenen binalar, kenarından tırtıklanan yeşil alanlar var. Ama sağda solda bir yerleri gösterip şurada çekirge yakalardık, şurada kar yağınca poşetle kayardık, şurada kaynak suyu çıkardı da gidip içerdik diyebiliyorum. (O kaynak apartmanların arasında nasıl kalmıştı, hâlâ hayret ediyorum). Biz taşınmadan önce açılmış olan bakkalımız (ki adı Şarküteri) 50 yıldır orada. Babalarından devraldıkları bu işletmeden Çokonat, Dido, Tipitip aldığım Mehmet Ağabey, Dursun Ağabey şimdi yanımdaki yeni nesle bilumum abur cuburu sen bunu seviyordun diye uzatıyor. Bisikletimin tekeri patlayınca tamire götürdüğüm barakamsı derme çatma yerde 20 yıldır bir apartman dikili. Tamirci amcanın dağınık beyaz saçlarını,  kalın kemik gözlüğünü, yağdan rengi değişmiş ellerini hatırlıyorum. Kırmızı kapılı, mavi büyük camlı apartmana bakınca hurda demirler tekerlekler arasındaki o amca gözümün önüne geliyor.

20-25 yıl önce sokağımızın caddeyle birleştiği yerdeki boş arsaya cami yapılma planlarını duyunca mahalleli park yapılması için imza toplamıştı. (100 metre ötede bir cami vardı zaten.) Sonra yanına bir de oyun parkı yapıldı. Dinozorlu kaydırağı, plastik salıncağıyla zamane ihtiyaçlarına uygun bir oyun parkı. Benin oyun parkından anladığım, yazın cayır cayır yanan demir kaydırakta kaymak, zincirle eğri asılmış salıncakta sallanmaktı. Parkta başka da bir şey yoktu zaten. Zemin topraktı ve kaydırağın ucunda her zaman küçük bir su birikintisi olurdu:)

Benin oyun parkı dediğim bir ''yer''di. İçinde salıncak, kaydırak, tahtırevalli ayrı ayrı bulunurdu. Şimdinin oyun parkı bir ''şey''. Kaydırak, salıncak, tırmanılan basamaklar, arada köprümsü bir geçiş, bunun adı oyun parkı olmuş.

Dünkü yürüyüşte yanından geçtiğimiz bir (özel) okulun bahçesine bakınca şunları gördüm. Daha önce dikkatimi çekmemiş.


Muhtemelen 70'li yılların ürünü olan demir arabayı görünce ben bir sevin, bir mutlu ol... Aaa geçmiş tamamen yok olmamış! Benim geçmişim değil, ama olsun:) İşte hiç bir albenisi yok, dört tane direksiyonla bir iskelet. Plastik, güzel, korunaklı yeni oyun parkının yanında pekâla durabiliyor. Bin çık gezintiye. Benim alâkam yok ama birileri bindiğini hatırlıyordur. Bu bile mutlu etti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder