23.7.20

Yaşama sevinci

Haftada en az bir kere yazayım derken neredeyse ayda bire düştük (çıktık mı yoksa?) 

Dandik sitelerden birinde nereden uydurulduğu belli olmayan vıcık vıcık bir hikaye okumuştum. Bir varmış bir yokmuş. Yaşlı bir karı koca varmış. Karı, kocaya her kızdığında pirinç tanesini kutuya koyarmış da kutu dolmuş, falan filan. Sonunda pirinçleri dökmüşler, tabii mutlu son. 

Günleri o pirinç taneleri gibi biriktiriyorum. Yani benim hikâye de vıcık vıcık, ama orayı karıştırmayalım şimdi.  

Bildiğiniz gibi buradaki parklar çeşit çeşit. Federal devlete ait millî parklar var. Eyalet parkları var, County (ilin hallicesi olan bir yerel yönetim bölgesi) parkları var. Bunlar genelde hektarlarca büyüklükte. 1920-30'larda özellikle milli parklarla başlayıp yürüyüş için patikalar oluşturmuşlar. Sonra bu patikaları bir federal sistem içinde birleştirmişler. Park topraklarını federal ve eyalet güvencesi altına almışlar.  

Cheryl Strayed'in Wild adlı otobiyografisini okuyanlarınız ya da kitabın filmini seyredeniniz Pacific Crest Trail'e âşinadır. Batı kıyısında Amerika'yı boydan boya geçen bu binlerce kilometrelik uzunluktaki patikanın doğudaki muadili Appalachian Trail'dir. Bir de ortada Rocky Mountains'dan geçen Continental Divide var. Bu yolları yürümek için işini gücünü bırakıp bir buçuk-iki yılını ayıranlar oluyor.

Ben 5-10 kilometrelik patikalarla yetiniyorum. Genelde şehir gürültüsü duyulmaz, gününü ve saatini iyi ayarlarsanız az insan görürsünüz. Börtü böcek, kuşlar, tavşanlar, geyikler, tilkiler bir tarafa, bazı yerlerde dağ arslanıyla, hatta ayıyla karşılaşma ihtimali var. Benim payıma bunlar değilse bile şimdilik iki kere çıngıraklı yılan düştü. 

Kuzey Kaliforniya'nın büyülü doğası 


Bazı patikaları atlılarla paylaşıyoruz. Buralarda bastığın yere dikkat etmek lazım. 

Ormanda yürümek insanın içini kalbini çatlatacak kadar büyük bir sevinçle dolduruyor. Eteğimdeki pirinçleri döküveriyorum.