18.10.05

Şuuut ve Gol!

Amerika'daki 'football' ile 'soccer' ayrımını bilmeyen azdır herhalde. Bu fotoğraflar mahalledeki büyük spor parkından. Parkta üç büyükçe, iki halı saha boyutunda futbol sahası ile 1-2 tane beyzbol sahası var.

Yandaki sahada alıştığım görüntü vardı: Top peşinde koşan erkek çocuklar... Bu sahada ise
at kuyruklu kızlar yanyana dizilmişlerdi.


Akşam saatinde idman için toplanan çırpı bacaklı sevimli kızlar bizim futbol hastası veletleri kıskandıracak formalarını, kramponlarını giymiş, pür dikkat antrenörlerini dinliyorlardı.


Belki dikkatinizi çekmiştir, bazı Amerikan filmlerinde "çocuğunun tek bir maçına bile gitmeyen ilgisiz anne ya da baba" modeli işlenir. Buradaki aile kültürü her anne babaya çocuğunu birden fazla sosyal faaliyete katmayı ki bu akşam üzeri ve hafta sonları şoförlük yapmak demek, dikte ediyor. Sokakta oynamak pek karşılaşılan birşey olmadığı için, çocuklar okul aracılığıyla farklı sosyal gruplara yönlendiriliyor. Güzel.

10.10.05

Sahilde Nikâh

Gün batarken deniz kıyısında evlenmek elbette Amerikalılara özgü birsey değil. Bu fotoğrafları çekerken ilginç birşey çıkacağını düşünmüştüm, eh birşey çıktı.


Sahilde avareler, bisikletliler ve paten kayanlar için yapılmış yolda arkadaşlarımla yürürken bir baktım birileri evleniyor. Gelin de damat da yalınayaktı. Evlendirenin rahip olup olmadığını göremedim.

Amerikalılar irticalen konuşmayı bilmedikleri için en ufak bir tören için bile olsa önceden yazıyorlar. Evlenirken de çoğu zaman "wedding vow" dedikleri evlilik yeminlerini önceden bilgisayarda (evet evet!) yazıp rahibin önünde yazıcıdan çıkmış A4 boyutunda bir kâğıttan okuyorlar. Belki 11 Eylül'ü anma törenlerden bir görüntüye rastladıysanız, 7'den 70'e yakını ölen herkesin kürsüye çıktığında elindeki kâğıda bakarak duygularını ifade ettiğini görmüşsünüzdür.


Davetliler etraflarını çevirdiği ve ben de burnumu fazla sokmak istemediğim için çiftin yemin edişlerini göremedim, zaten 2 dakikada bitti. Kalabalık içinde bir kızcağız flüt çalıyordu, herhalde güzel bir nikâh oldu.



Önce nikâhı sahilde yaparak ucuza getirdiklerini düşündük tabii, ama hemen sonra insanlar yandaki büyük barakaya yönlenince anladık ki, işin içinde yemek de var. Turuncu minibüs yemekleri taşımış, mum ışığında sofralar kurulmuştu.

Bu olayı Amerikan yapan şeyler katlanan sandalyeler. Amerika'nın özünde olan derme çatmalık böyle detaylarda kendini gösteriyor. En büyük ve gösterişli davetlerde bile perde kalınlığında kabartmalı şık masa örtülerin altında eski, yıpranmış katlanır masalar sırıtır. Bizde böyle şeyler davetlilere asla gösterilmez, saklanır. Burada ise normal karşılanıyor.

İki dirhem bir çekirdek giyinmiş herkesin oturduğu sandalyeyi katlayıp yerine götürmesi ise nikâhı bloga girmeye değer kılan şeydi.