24.1.07

Vatandaşlık Bilgisi

Vatandaşlık Bilgisi orta okulun unutulmaz bir dersi değil miydi? Hele de dönem ödevi. Öyle bir konu verilir ki, açarsın evdeki ansiklopedileri, aaa aynı konu başlığı ansiklopedide de var! (Belki bizim hocalar soru bulmakta pek yaratıcı değildi, bilemiyorum) Sonra hesap edilir; "2,5 ansiklopedi paragrafı benim elyazısıyla eşittir 2 çeyrek sayfa... Kapak, kaynaklar sayfası tamamdır halletik." Cümlelerin hepsi -mektedir -maktadır diye biter ama kimin umurunda? 13-14 yaşında vergi de, vatandaşlık bilincimizin diğer önemli göstergesi seçim sandığı da çoook uzaktaydı.

Geçen hafta gazetenin arka sayfasına bakınca işte o vatandaşlık bilgisi dersi aklıma geldi. Bu gazeteyi kaynak olarak alsam acaba ödevden kaç alırdım?
Gazete bir eğitim programı çerçevesinde öğrenciler için yerel ve federal hükümeti anlatan bir seri hazırlamış. Bu haftaki bölümde daha önce şöyle bir değindiğim idari bölünme üzerinden bu yerel idare yapısının işleyişi anlatılıyor. Gazetenin arşivinden bu sayfayı bulamadığım için anladığım kadarıyla kısaca açıklayayım.Yerel hükümetin kurumlarını işleyiş açısından bir evliliğe benzetmişler. "Aşk yaşamak gibi değildir, sorumluluk gerektirir," diye yazıyor. Her dikkatli Türk genci gibi ben de "ama ortada 3 yüzük var," demedim mi? Dedim. Neyse.

Üç katlı pastanın en altı şehir idaresinin verdiği hizmetleri, ortası county'nin, üst kat da eyalet birimlerinin hizmetlerini simgeliyor. Dikkatinizi en üstteki şekerleme çifte çekiyorum, bunlar seçmen oluyor. Yani bütün pastayı yiyecek olanlar.

Bizde bu eğitim "töyle bakalım alidan, belediye encümeni ne iş yapar?" sorusuyla oluyor galiba. Bulunduğunuz ilin genel meclisine seçilmiş bir kişinin adını söyleyebilecek var mı? O değil de, bir de köy ihtiyar heyeti vardı heey hey!

10.1.07

Kyoto, sen bizim herşeyimizsin!

Kar yağdı. Buraya yılda bir kez bizde normal sayılacak kadar bir kar yağarmış.

Türkiye'de ılıkça bir kış geçirildiğini duydum; kuruyan baraj haberlerini okudum; Ankara'da kar, yağmur yağmadığını, 60 günlük su kapasitesi olduğunu öğrendim. Nedense içimden bu cümle geçti hem de melodisiyle: Kyotooo, sen bizim HERşeyimizsin!

Kar yağdı. Ben de bu çok önemli olayı belgeledim. Yarın okullar kesin tatil! Baktım, arabalar zincir takmış. Zaten bu tarafın şoförleri pek acemi. Geçen sefer de 7-8 mm bir kar yağmıştı, 2 saat sonra eriyene kadar kaza üstüne kaza oldu. Doğu kıyısındakiler kara alışıklar ama bu tarafta dağlara çok yağıyor da kıyı kısımlarda pek kar yok.

Televizyonlar şimdiden kapalı okulların listesini yayınlamaya başladılar. Devlet kurumlarından tatil olan var mı henüz bilmiyorum. Özel şirketler böyle günlerde elemanlarını evden çalışmaya teşvik ediyorlar. Buna da telecommuting deniyor. Trafikte harcanan saatleri, muhtemel bir kaza sonrası sağlık harcamalarını (arkadan hafif bir çarpma halinde doktor zedelenen boyun kaslarını aylarca tedavi edebilir, sigorta da bunu kuzu kuzu öder) ve tedaviye gidilmesi yüzünden kaybedilecek zamanı hesaplayıp o gün evden çıkmamanın daha iyi olacağını görmüşler.

Özel şirkette çalışanlar kafalarına göre işe gitmemezlik yapmıyorlar elbette. Genelde bu gibi durumlarda şirketin santraline bir telesekreter mesajı kaydediliyor. Sistemden sisteme farklılık gösterir, genelde girilen bir şifre ile çalışanlara özel mesaj devreye girer. Bazi şirketler elemanların evlerine otomatik kayıt gönderir. Yani akşam bir saatte telefonunuz çalar, "alo" dersiniz; patronun ya da amirin sesini duyarsınız: "Yarın tatil."

Sokağın köşesindeki kardan adamın fotoğrafını çektim, 20 metre öteye öbür köşeye kadar yürüdüm, geldim baktım ki 3-5 velet sayesinde kardan adam artık kardan adam cennetinde.

Neyse biz bu akşamı dünyanın en güzel cümlesiyle kapatalım: "Anne yarın kesin okullar tatil!"