1.12.05

Sınır

Amerika'da Şükran günü (Thanksgiving) dükkânların çoğu öğleden sonra kapandığı ve uçan kuş bile saat 4,5'ta evinde olduğu için bütün ülkenin üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi oluyor. Şükran gününün günümüz Amerikalı tüketicileri için anlamı, hindi, 4 günlük tatil, Black Friday ve Christmas alışveriş sezonunun resmen başlamış olması demek. Şükran günü her yıl Kasım ayının son perşembesi kutlanıyor. Ertesi gün, yani Cuma, bütün ülkede mağazalar kapılarını kargalar faaliyete başlamadan %50-%75 indirimlerle açıyorlar. Perşembe akşamı 4'ten sonra, bir tek kuş sütünün eksik olduğu sofrada, aileleriyle mutlu bir gece kadınlar, aile efradından güçlü kuvvetli olanlarını yanlarına alıp mağaza kapısında bekleşmeye başlıyorlar. Bundan sonrası işte Black Friday oluyor. Çünkü kapılar açıldığında o insanların hali büyük bir felâket sonrası kamyondan atılan ekmeklere atlayan felâketzedelerden farklı değil. 500 dolarlık bir video kamerayı 100 dolara alabilme ihtimali insanların gözünü döndürüyor. Ama sonuçtan herkes memnun. Satın alınan mallar ekonomiyi döndürüyor. Christmas alışverişini önceden yapanlar az masrafla kurtuluyor, dükkânlar da stoklarını eritiyorlar.

Fotoğraflar beklediğinizin aksine iükran günü alışveriş görüntülerinden oluşmuyor. Nerde bende sabah 4'te kalkıp o güruh içinde bekleyecek deli cesareti? Memleketteki gibi bayram ziyaretine gidilecek birisi olmadığı ve zaten şükran günüyle pek alâkam olmadığı için bugünü ilerde hayırla yad edeceğim bir şekilde geçirdim: Tatili fırsat bilip Kanada'ya gittim. Kanada'da şükran gününü Ekim'de kutladığından 24 Kasım onlar için normal bir iş günüydü.

Uzun girişten sonra başlıkta yazdığım konuya gelelim. Eh, her ne kadar yolculuk (karayoluyla) 2,5 saat sürdüyse de sonuçta bir ülkeden başka bir ülkeye geçtik. Sınır deyince aklıma Kapıkule ve Habur geliyor. Oradan hareketle bazı şeyleri resimlemeye çalıştım. İki üç resim de Kanada'nın Amerika'dan farkıyla ilgili.


Sınır çizgisi yolun iki tarafına dikilmiş taşlarla belirtilmişti.


Amerika tarafındaki duty free. Kanada tarafındakini gece döndüğüm olduğu için çekemedim.



Evet, kuyruk. Amerikalıların Kanada'ya girmek için vizeye ihtiyaçları yok. Hatta bu yıla kadar pasaport göstermeleri bile gerekmiyordu. Fakat 2006'dan sonra yürürlüğe girecek bir kanun gereği Amerikalılar kendi ülkelerine girerken pasaport göstermek zorunda kalacakmış. Karayoluyla girişte pasaport bulundurma mecburiyeti de 2007'den itibaren başlıyormuş. Sınırda Amerikalı ya da değil, arabalar aranmıyordu. Bu kuyruk tatile özel olsa gerek. İlerde ne olur allah bilir.


Bu ikazı görünce düşündüm de şimdiye kadar seyrettiğim filmlerin %98'inde Amerika'dan Kanada'ya yanlarında büyük miktarda nakit para kaçıranlar (hırsız, soygunu, mafya üyesi, vs.) ya yakalanıyor, ya da parayı arkalarında bırakıp sınırı geçmek zorunda kalıyorlar.


Köprü gişelerine benzeyen yer, polisin "nereye gidiyorsun, niye gidiyorsun, ne kadar kalacaksın, nerede konaklayacaksın" sorularını -sanki cevabını dinlemeden- sorduğu nokta.


Sualleri atlattıktan sonra bu kartonu görünce... Kanada'ya karşı neden sıcak hisler beslediğimi hatırladım.


Sadece karton değil sebep, yeniden km, cm, gram görmek.


Bu fotoğraf Vancouver'daki Granville Sokağı'nda hafta içi gece 8 sularında çekildi. Eee nedir yani? İyi bir fotoğrafçı sokaktaki canlılığı yakalayabilirdi, bense alta bir paragraf yazarak idare ediyorum: Bu sokakta ve yürüdüğümüz merkezdeki diğer cadde ve sokaklardaki otobüslerin yolcuları indirip bindirme hızı Ankara-Kızılay'dakinden birrraz daha yavaş. Amerika'da otobüse binmek ise bu açıdan bir eziyet (en azından benim için).


Pek iyi bir mukayese olmayacak ama bu da Washington DC'de şehir merkezindeki bir sokağın fotoğrafı.


Kanada şehirleri Amerika'ya hiç mi benzemiyor? Hayır, canım çok benziyor. Stanley Parkı'ndan şehre bakınca, su kıyısındaki büyük bir Amerikan şehrinin siluetinden farkı olmadığı görülüyor.


Üstte gördüğünüz binanın şekli şöyle: (O . Burası Vancouver Merkez Kütüphanesi. Alttaki kocaman camlar Vancouver'daki apartmanların da ortak özelliği. Üstelik Vancouver'lılar perdeleri kapatmayı pek sevmiyorlar.





Amerika'da elbette doğu - batı bölgeler arasında mimarî farklar mevcut. Bu fotoğraf Washington DC'de şehir içinde kurulmuş George Washington Üniversitesi'nin kütüphanesi - Gelman Library. Daha iyi kıyaslamak için fırsat bulursam, Seattle Merkez Kütüphanesi'nin fotoğrafını da ekleyeceğim.


Geldik en son fotoğrafa. O gördüğünüz kek biçimli şeyler çukulata. Şekerleme dükkânı vitrinine bildik şekilde renkli ve "janjanlı" ambalajı olan sepet sepet şekerlemeler dolu bir vitrin tasarımı yapmak yerine bunları dizmişti. İlginç bir pazarlama taktiği.

Geçmiş şükran gününüz hayırlara vesile olmuştur inşallah. Gördüğünüz gibi benimki pek hayırlı geçti.