12.4.20

Şizofreni

Bugün evde kalışımızın 31inci günü. Bir ayı tamamladık. Burada ''shelter-in-place'' aslında 19 Mart'ta  ilân olundu, ama biz 13 Mart'tan başlayarak dışarı çıkışımızı sınırlamıştık.

Haftaya Spring Break olduğu için okul yok (haha). Yani kapalı değil, gerçekten tatil. Normalde böyle tatillerde buralar boşalır, etraftaki oteller dolar. Bu sefer herkes dizini kırıp evinde oturacak.

Dün sokağa Türkiye'de 31 ilde çıkma yasağı ilân edildiğinde burada daha öğle idi. Bütün öğleden sonra önüme kalabalık, kornalar, kuyruklar, kavgalarla dolu videolar düştü. Adını daha önce duymadığım abur cubur markalarını öğrendim. Şaka bir yana, panikle ama düşüncesizce dışarı çıkanlara sağlıklarını tehlikeye attıkları için kızdım, ama onları bu hâle düşürenlere daha çok kızdım. Panikle hareket edenlere neden paniğe kapıldın denmez ki! Gözü kararmamış olsa zaten sağduyu ile hareket eder. Herkesin aklına gelen sorular benim de aklımdan geçti: Neden yasak başlamadan 3 saat evvel yangından mal kaçırır gibi ilân ediyorsun? Neden yasak 2 hafta değil de iki gün? Neden belediye başkanlarına haber vermiyorsun? Millet neden korkuyla dışarı koşup alelacele ne bulduysa aldı? Bu soruların bazılarının cevabı malum.

...

Yeni eğlencemiz takımlara ayrılıp sessiz sinema oynamak, ama çizerek anlatılanı. Accayip zevkli! Kıran kırana mücadele oluyor. 3 ve 2 numaralar çok becerikli, 1 ve 4 numara berbat.
"Rengin şekli yok! Çizerek anlatamazsın! Bir çizgi çizmen yeter!"
"Çöp adamlar illâ erkek olacak diye bir şey yok!"
"Tavşanı anladık devam et!"




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder