Düşündüm düşündüm hatırlayamadım. Önce TRT'de sonra başka kanallarda at yarışını anlatan bir adam vardı. Sesi sigaradan boğulmuş gibi çıkardı. Çıkıştan itibaren gititikçe artarak finişte son raddeye varan heyecanı yüzünden yarışın sonuna doğru kesilir, nefesi duracak gibi olur ama yine de "Uçansultan koşuyor, KandemirBey yetişti, arkadan Destegül yetişti. Destegül... Destegül... Destegül... (8 kere falan söylerdi bunu) Destegül kazandı, KandemirBey ikinci, Uçansultan üçüncü," diye bitirirdi yarışı. Her yarışta bir kalp krizi beklerdik.
Geçen at yarışı seyretmeye gittim de oradan aklıma geldi. Benim ilgim ve bilgim televizyonda zap yaparken 3 saliseliğine koşuyu görmekten ibaret olduğu için ilginç bir öğleden sonra geçirdim.
Yarış kısmı bildiğiniz yarış.
Detaylara geçersek, giriş bedava. Zemin kata, yani açık alana elinizi kolunuzu sallayarak giriyorsunuz. Binanın üst katındaki balkonda veya camekânlı iç kısımda tavana monte edilmiş 20 televizyondan seyretmek isterseniz cüzi bir para veriyorsunuz. Cızır cızır hoparlörden maçı anlatan bir arkadaş var, ne dediği pek anlaşılmıyor. Her cins insan var. Asyalılar çoğunlukta. Zaten kumarhanelerde de oynayanların yarıdan fazla Asyalı oluyor. Çok meraklılar, yüksek oynuyorlar, iyi müşteriler.
Kadın-erkek dağılımı yarı yarıya. Karı koca gelenler, bebekleriyle gelenler, sınıf arkadaşlarıyla gelenler var. Normal kalabalık. Halk.
Favori içecek bira, yiyecek ise kızarmış ne varsa. Daha çok mısır ununa bulanıp kızartılmıs sosis yani corn dog ve cips yiyenler gördüm. Bu ablanın elinde birayla corn dog var.
Güvenlik görevlisi.
Ayakta seyreden az kişi vardı. Heyecanlanıp bağıranlar da oluyordu. En çok duyduğum "Go number bilmemkaç!".
Yarış aralarında elektronik panoya reklamların dışında o gün gelenlerin doğum gününü kutlayan veya "Ali Ayşe'yi seviyor" türünden yazılar yazdırılabiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder