6.9.06

$, 'n, sol anahtarı...

Geçen sene seyrettim. Bob Dylan buranın 32. Gün'ü sayılabilecek 60 Minutes'te (benzerlik sadece programın imajında değil; 60 Minutes'te de sahte evrak kullanmayı işinin bir parçası yapan birisi vardı) yayınlanan bir mülâkatında "ben sadece şarkı yazdım, ama millet neye ihtiyacı varsa bana onu yakıştırdı" dedi. Woodstock da böyle birşey sanırım. Orijinali, yani 69'da düzenleneni, bir mit haline gelmiş. Verdikleri röportajlara bakarsanız her müzisyen o ruhu özlüyor. Sahnede çalarken kendilerini dinleyen kalabalığa bakıp iç geçiriyorlar mıdır?

Ehem...

Hiç katılamadığım 'n li faaliyetlerden birisi olan Rock'nCoke geçip gitmiş; biz de buradan benzer bir konseri koyalım sayfaya. Kendi aramızda Red Hot Chili Peppers konseri dedik, ama aslında bir radyo istasyonunun her yıl düzenlediği bir faaliyet. Bu sene White River Amphitheatre'daydı. RHCP kadar Snow Patrol'u da dinlemek istiyorduk ama Londra'daki terör paniği yüzünden uçakları kalkmayınca, diğer grupları da es geçip geç gittik.

Rock müziğin aykırı ruhunun bu konserde esamesi okunmadı.

RHCP konsere başlamadan evvel sanırım 6 grup çıkmış, Wolfmother sonuncusuydu. Bir ara solist düzeni, kapitalizmi, seyircileri ve başka şeyleri eleştiren bir grup küfürü savurdu. Seyirciler pek dinlemiyordu sanırım, normal normal alkışladılar.

Şarkılarını söylerken arkada kanvas üzerine yapılmış resimler birbirinin üstüne açıldı. Günışığı müziğin büyüsünü azaltıyorsa, bu grup akıllılık yapmış demek. Bu büyük resimler dinleyicileri değişik bir havaya soktu.

RHCP sahneye çıktığında -tabii ki- hava kararmıştı. Sahnenin hemen önü "pit" tıka basa doluydu. Dolayısıyla konser boyunca içkiyi fazla kaçıran, fenalaşan ya da tuvalete gitmek isteyen(?) pek çok kişi değişik bir yolla dışarı çıktı. Televizyonda hiç yakından vermiyorlar ama koltuklar çok rahat ve iki sıra arasında dans edecek, zıplayacak epey bir mesafe var.
Arada olimpiyat hakemlerinin masası gibi duran boydan boya uzanan tahta yer, çoook daha fazla para verip locadan seyretmek isteyenlerin. Hem maddi hem de manevi olarak cıs! orası. Merak edenler için diğer 3 oturma grubu (100 kodlu yerler, 200 kodlu yerler ve çimenler) arasında bilet fiyatı 10 dolar farkediyordu.

O boşluklar sonra böyle doluyor...

İçeriye takılabilir lensli fotoğraf makinesi sokmak yasak olduğundan gerekli anlarda bzzzt diye zoom lensini çıkaran mini makineyle idare ettim. Silah, kesici alet, vs. gibi yasak olan şeyler arasında pet su şişesi kapağı da vardı. Nitekim o gün hava sıcaklığı Türkiye'deki "allam bitsin bu sıcaklar!" derecesinde olduğu için yanıma aldığım su şişesi içindeki suyla beraber kapıdan geçebilirken, kapağı çöp tenekesini boyladı.

John Frusciante'yi kararmış havanın değil, çaldıklarının etkisiyle hipnotize olduğumuzdan nefes almadan dinledik. Esaslı müzisyen. Herhalde her konserde yapıyor ki bu konserde bir ara sahnede tek başına kaldı ve Bee Gees'den "How Deep Is Your Love"ı çalıp söyledi. Etrafımdakiler "pöffff, bu da ne yaaa" anlamına gelen birşeyler dediler. Duydum.


Konser alanının etrafı hamburger, bira, kola satanlar ve çeşitli promosyon ürünleri veren radyo istasyonlarının masalarıyla doluydu. Çocuklar ve gençler ortalıkta piyasa yapıp salınırken ya da tıkınıyorken, onlara göz kulak olmaya gelmiş "cool" orta yaşlılar sıkıntıdan ne yapacaklarını bilmez şekilde dönüp duruyorlardı. Bir kavga da gördük. Kimse ayırmadı, oğlanlar iki yuvarlanıp kendi kendilerine ayrıldılar. 30 saniye sonra polis geldiğinde çoktan ters yönlere yürümeye başlamışlardı. Hevesle bekledim ama etraflarında daire olanlardan kimse "Vur! Vur!" diye bağırmadı. Böylece filmlerde gördüğümüz 'okuldaki kavgada yumruklaşanları gaza getiren ve kahkaha atan gençlik' geyiği de güme gitmiş oldu. Bu yemek ve salınma alanı o kadar sıradan ve sıkıcı bir yerdi ki, fotoğrafını çekmeye üşendim.

Eh, bu da böyle bir konserdi. Seyirciler sırf konsere gelmiş olmak için gelmişler gibi bir his uyandı bende... Tam yanımdaki liseli (hem de 'liselim...' tadında bir liseli) kız hariç. O bütün şarkılara kendiden geçerek eşlik etti, yetmiş bin tane fotoğraf/video çekti . Çok ama çok mutluydu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder