3. sınıf kovboy filmleriyle büyümüş bir çocuk olarak, eğersiz atlarına Cüneyt Arkın'ı kıskandıracak bir çeviklikle atlayan, o tepenin arkasından çıkıp gelirken hiç bir zaman sağdan soldan değil daima önden yaklaşan, bir çadırı 2 taş 3 kova suyla hamama çevirip beyazları hastalıklarından, iltihaplarından arındıran, arada bir de hulululululu diye ateş etrafında dönen kızılderilileri can-ı gönülden severim ben.
Tacoma'daki totemi görünce bu yüzden sevindim. Halbuki 3 vakit önce Vancouver Antropoloji Müzesi'nde müzesindeki rehber "Buradaki yerlilerimiz barışçi, balık avlayan sebze yiyen bir halktı.Canııım, çok iyi insanlardı. Altına hücum olduğu dönemde bölgeye gelen çok sayıda beyaz insandan (çiçek mi, kızamık mı neyse) hastalık kapıp topluca öldüler maalesef." diye gözlüğünü düzelttiğinde sırtımdan aşağı buz gibi birşeyin indiğini hissetmiştim. Bıraksalar "Kimi kandırıyorsunuz han'fendi?" diyerek atılacaktım. Ulu Manitu "Dur," dedi, tuttu beni. "Gerçek şekersiz kornfleks** gibidir, yalansız pek yenmez."
Tacoma'daki bu totem elektrik direğinden de uzun, görüyorsunuz. Çok güzel oyulmuş, boyanmış, biçimsiz mekanına rağmen haşmetli birşey. Dibinden kafanız kaldırıp bakınca upuzun, göğü deliyor gibi duruyor.
Totemin altındaki levhada da diyor ki, "Alaska yerlilerinin yaptığı bu dünyanın* en büyük totemi N. E. Sheard ve Chester Thorne tarafından Tacoma şehrine hediye edilmiştir. 1903" Alaska yerlileri o kızamık salgınını atlatmış anlaşılan.
Kural: Çakısı olan her vatandaş ağaca kazır. Gelişmiş ülke, 3. dünya ülkesi falan farketmez.
*Burada "dünyanın en..." diye bir sıfatı olan şeyler genelde Amerika kıtasının en diye okunmalıdır ki, bu bile çok geniş bir alanı kapsar. Kanada, Meksika, Brezilya, belki 2-3 ülkeyi daha katı;n işte odur o dünya.
** Ben çocukken Korn Fleks marka mısır gevreği vardı. Türk malı.
O kadar dokundu ki bu yazı bana :( Bir uçak bileti alıp buraları terkedesim geldi. Çevreme bakıp gördüğüm aptalları daha bir dayanılmaz kıldı, o aptalların üzerinde oturdukları toprakları nasıl çaldıklarını hatırlayınca bir daha.
YanıtlaSilHair müzikalinde şöyle der: The draft is white people sending black people to make war on yellow people to protect the country they stole from red people!
O da çok dokunmuştur bana...