Bildiğim kadarıyla hemen hemen 20 yıl boyunca bizim mektuplarımızı aynı postacı getirdi. Hiç ismini merak etmedim ama arada karşılaştığımızda sohbet ederdik, kademe değişikliğini almak (maaşını arttırmak) için Açık Öğretim'de ev ekonomisi okuduğunu anlatmıştı. Postamızı hiç aksatmadı; abone olduğum (renkli ve resimli) dergilerin bazı sayılarının hiç gelmemesinin onun değil komşuların "hatası" olduğunu biliyorum. Ne dergiler uçtu öyle... N'apalım, canları sağolsun. Rahşan affı varken ben mi affetmem diyeceğim?
Üstünde siyah PTT yazan sarı posta kutularını hatırlıyor musunuz? Buradakiler mavi.
Amerika'da posta hizmetleri mükemmel işliyor. Hiç bir mektubunuz kaybolmaz, kutuya attığınız zarf kesinlikle yerine ulaşır. Amerika içi normal bir zarf 39 cente (2 centlik zam yeni geldi) gider. Şehiriçi - şehirlerarası ayrımı yok. Pulun arkasındaki yapışkanın tadını sevmeyenler, merak etmeyin. Pullar etiket gibi, ıslatmadan yapışıyor.
Eğer postaneye kadar gitmek istemezseniz önünüzde iki şık var. Mektubunuzu bu mavi kutulardan birisine atabilirsiniz, ya da evinize gelen postacıya verebilirsiniz. Yani posta kutunuz hem size gelen mektuplar, hem de sizin gönderdiğiniz mektuplar için kullanılıyor. Mavi posta kutuları ise her mahallede, şehir merkezlerinde, bazen postanenin 2 metre ötesinde var.
Gelelim burada yazılanları açıklamaya. "Posta hırsızlığı federal suçtur," cümlesinin altını çizmişler. Şimdi motorcuların arka ceplerinden sarkıttıkları (nedense hep kırmızı) mendilleri ağızlarına bağlayıp dakşan! dakşan! posta arabalarını soyan haydutları hatırladım.
"Collection Times" posta kutusunun hangi gün ve saatlerde boşaltıldığını bildiriyor. İnanmazsınız ama hakikaten o saatte bir postacı gelip kutuyu boşaltıyor. Ne erken, ne de geç. Bütün posta kutularında bu bilgi var.
Posta arabalarının fotoğrafını da çeker çekmez buraya ekleyeceğim. Onun için bizim Ukrayna'lı postacı Nataly'yi yakalamak lazım. Nataly tatlı bir kız; bu zamana kadarki postacılarımdan farklı olarak, Noel'de bir tebrik kartı yolladı. Ramazan bayramında harçlık isteyen davulcular gibi burada da Noel'de hizmetinden istifade ettiğiniz kişiler kendilerini "bir şekilde" hatırlatıyorlar. Pek çok başka örnekte olduğu gibi bahşiş isteğe bağlı olmaktan çıkıp bir çeşit mecburiyet halini alıyor. Vermezsen birşey olmaz, alan adama da kötü gözle bakılmıyor. Bizim postacıların bayramda böyle bahşiş aldığını düşünün.
EK (11 Şubat): Apartman dairelerinin posta kutularına örnek aşağıda. İlk fotoğrafta çöp kutusunun üstündeki kutu giden posta için. Arkada dizilmiş olanlar da her bir dairenin gelen posta kutuları. İkinci fotoğrafta örnek olarak açılmış, içi dolu bir kutu görüyorsunuz. Üçüncü fotoğrafta görülen kilidi çevirince, arkadaki bütün kutular vasistas gibi açılıyor.
EK'e düzeltme: Pardon, aslı şöyle imiş: Postacı minik sarı kutuyu açıp içinden buranın anahtar(lar)ını çıkarıyor. O anahtar(lar)la posta kutularını toptan açıyor. Böylece postacı tek bir anahtar taşıyor.
EK (11 Mart): Müstakil evlerin posta kutularına örnek de budur. Evin numarası (4907) kırtasiyeden alınmış çıkartmalarla yapılmış. Kutuya gönderilecek mektup koyunca yandaki kırmızı kolu kaldırmak lazım ki, postacı anlasın.
evela sıklaşmaya başlayan yazılar için pozitif duygularımı belirteyim.fevkalade nevinden bir gelişme.
YanıtlaSilsaniyen, dışın veya dişın olarak hatırlıyorum ben dakşan dakşan efektlerini.
son olarak mavi kutu olayını anlamadım.
oraya atıyorum mektubum gidiyor,peki ordan ben kendi mektubumu mu da mı alabiliyorum?nası yani?
ben de ekolu olanı silmemişim hafızamdan: dıkşşiyyaaağğğnnn
YanıtlaSilehm, bu da grand kanyon kılıklı yerdeki western filmlerinin efektiydi.
bizim de yaklaşık yirmi sene boyunca mektuplarımızı getiren postacımız vardı, mavi gözlü güleryüzlüydü. uzunca süre sonra onu başka sokaklarda dağıtım yaparken görmüştüm. şimdiki postacımız görüntü itibariyle aksi sayılabilir ancak o, apartmana yaklaştığı sırada -ben de balkondaysam- eve gelen bir posta olduğunda gülümseyerek elinde sallayıveriyor ;)
siyah-sarı posta kutularına gelince; ankara'da artık sık rastlayamıyoruz onlara ne yazık ki.
ve ilber'e ben de katılıyorum. yazılarınızı hasretle bekler olmuştuk. şükür kavuşturana!
göndermek istediğin mektubu kendi posta kutuna koyamıyomusun?illa postacıya elden mi vermek gerekiyor?ya postacıyı göremediysen? mavi kutuya at diyosun.
YanıtlaSilkendi kutuna göndermek istediğin mektubu koyarsan postacı alamamalı çünkü anahtarı yok.
eminim bu kadar karışık değildir.
ben postacı görmeyeli epey uzun zaman oldu.ama öss sonucu filan getirdiklerinde bişeyler aldıklarını duymuştum.bi keresinde de beklediğim bi mektupmuydu bi paket miydi bilmem,öğrenci evimden bir elma hediye etiğimi hatırlıyorum.kargocumuydu yoksa?
şey olabilir aslında her evin dairenin posta kutusu iki bölmeli olarak gelenler gidecekler,sen gideceklere atarsın postacı ordan alır.anahtar ama problem onu da şöyle yaparız,posta idaresi ayarlar kilitleri ve gidecekler kısmını açan bir anahtar postacı için ama birbirini açmayan anahtarlar.
kasmaya luzum yok belki de.
Benim hic oyle duzenli gordugum bir postaci yok aslinda , hep birileri biseyleri kutuya koydu ben de aldim sanirim .
YanıtlaSilCanada Post fena islemiyor ama sempatikligi yok adamlarin , vanlarla gelip birakip gidiyorlar
Amerika'da postanın özelleşmesi, dünyada Keynesyen kuramın, Keynes'in o çok sevdiği "kısa vadede" da bir işe yaramayacağının görülmeye başladığı, 70'lerin hemen başında yanılmıyorsam 71'de oluyor.
YanıtlaSilPosta kodunu da bu herifler icat etmiş. Baştaki iki rakam eyaletin kodu, hani bizde il plaka numarası ya.
ABD gibi büyük bir ülkede posta kodu uygulaması inanılmaz bir verimlilik getiriyor.Bizde ise hiçbir anlamı yok!
Bugün dünyadaki en büyük hizmet sektörü posta sektörü herhalde. Dünyanın en büyük uçak filosunun FedEx'e ait olduğu düşünülürse...
Elektronik postanın bu kadar yaygınlaştığı bir devirde bizim posta işletmemizin tek işlevi, posta tekeli kanunu gereği olarak fatura iletmek oluyor ki oda genellikle zamanında yapılamıyor.
Tamam kötü mötü, emperyalist memperyalist ama birazcık düşünmek isteyenler için adamların posta işinde gösterdikleri ciddiyetle gelişmişlikleri arasında hiç mi ilgi yok sizce?
Blogunuzu çok beğendim çok güzel olmuş,özellikle fotoğraflara yer vermeniz...Büyük bir ihtimalle bende eylül ayında amerikaya gideceğim ve verdiğiniz bilgiler cidden bilgilenmemi sağladı... www.cafeyorum.com.tr.tc bu da benim blogum,blogumda size link vermek isterim,bağlantı kurabilirsek sevinirim... sisla2003@gmail.com
YanıtlaSilbenim postacımdan başkasını tanımam :))
YanıtlaSil