Arkadaşlarımdan Chris 9 yaşında kansere yakalanıp uzun bir tedavi sonucu iyileşmiş. Onun için biz de onunla beraber kanseri yenmiş veya hala tedavi gören veyahut akraba ve arkadaşlarını kaybedenlere destek olmak için gittik. Bizim katıldığımız, bir lisenin futbol sahasında kurulmuştu. 24 saat süren bu organizasyonlarda katılımcılar takımlar oluşturuyor, sonra her takımın üyeleri nöbetleşe hiç ara vermeden yürüyorlar. Nöbeti devredenin dinlenip uyuyabilmesi için çadırlar ve uyku tulumları da getirilmiş. Elbette sponsor şirketler var. Mesela gece saat 3 civarında Dominos Pizza herkese pizza dağıtıyormuş, ama biz o kadar kalmadık.
Ben bana ilginç gelen şeyleri aşağıya ekledim.

Birinci fotoğraf davulların. Amerika'nın güneyinde bembeyaz bir kültürün ortasında olduğumuz düşünülürse bluegrass müziği yerine tamtam duymak enteresandı doğrusu.

Önde dinleyiciler, arkada çadırlar

Yürüyüş akşam saat 6'da başladı. Kanseri yenmiş olanlar (survivor diyorlar) toplandılar. Her faaliyette olduğu gibi bunda da gönüllü çalışanlar vardı. Herkes onların sözünü dinliyor, ne derse yapıyorlar. Tişörtünün arkasında event staff yazan abla da teyze ve amcalara tişörtlerini verdi, hepsini toparladı, saat 6'da yürütmeye başladı. Saat gibi işledi herşey.

Önce herkes yaşlı diye düşündüm ama sonra çocukları ve gençleri de gördüm. Üstteki fotoğrafta gördüğünüz kesekâğıtlarından da bahsedeyim. Bütün parkurun etrafında dizilmiş bu içinde mum olan kesekâğıtlarının her birinin içinde bir kanserlinin (ölmüş ya da hayatta) ismi yazıyor. Gece saat 10'da bütün mumlar yakılıyor ve bir gönüllü bütün isimleri tek tek okuyormuş. Tabii ki isimler alfabetik sırada dizili, böylece akrabasını, arkadaşını hatırlamak isteyenler gidip o mumun önünde duruyorlar, fotoğrafını çekiyorlar.

"Caregiver" kabaca bakıcı olarak çevrilebilir.

Chris zaman zaman iç parçalayıcı kanser hikayeleri anlatır. O günkü havasını en güzel bu fotoğraf anlatıyor.

Bu fotoğrafta Amerikan milli marşı çalınırken saygı duruşunda olan insanları görüyorsunuz. Marştan önce bir de dua okundu. Unutmadan, gelenlerin çoğu etraftaki kiliselerden. Biz bir takıma katılmadık ama, arkadaşlarımdan birinin annesi ve babası orada olduğu için Presbiteryen kilisesinin masasına şöyle bir uğradık.

Gençler yürümekten sıkıldıklarında Amerikan futbolu, normal futbol (evet öbürüne gayet rahat anormal denebilir) ve frizbi oynadılar. Frizbi de maşallah dedirtecek boyuttaydı.

Yürüyen Amerikalı teyzeler.

Toplu fotoğraf çekilmeden olmaz elbette. Bu fotoğrafta ayrıca küçücük bir yerleşim yerinin tribünlü spor sahasını da görmüş oldunuz.
