Amerika'da herhangi bir hastalıkla savaşan insanlara destek olmak için pek çok organizasyon bulunuyor. Sağlıkları konusunda çok titiz olan bu insanlar son zamanlarda değişik faaliyetler düzenleyerek hem hastalara destek olup hem de insanların dikkatini çekmeye çalışıyorlar. Relay for Life da bunlardan biri. 20 yıl önce başlatılmış, Amerikan Kanser Derneği'ne bağış toplayabilmek için ülke çapında düzenlenen bir faaliyet.
Arkadaşlarımdan Chris 9 yaşında kansere yakalanıp uzun bir tedavi sonucu iyileşmiş. Onun için biz de onunla beraber kanseri yenmiş veya hala tedavi gören veyahut akraba ve arkadaşlarını kaybedenlere destek olmak için gittik. Bizim katıldığımız, bir lisenin futbol sahasında kurulmuştu. 24 saat süren bu organizasyonlarda katılımcılar takımlar oluşturuyor, sonra her takımın üyeleri nöbetleşe hiç ara vermeden yürüyorlar. Nöbeti devredenin dinlenip uyuyabilmesi için çadırlar ve uyku tulumları da getirilmiş. Elbette sponsor şirketler var. Mesela gece saat 3 civarında Dominos Pizza herkese pizza dağıtıyormuş, ama biz o kadar kalmadık.
Ben bana ilginç gelen şeyleri aşağıya ekledim.
Birinci fotoğraf davulların. Amerika'nın güneyinde bembeyaz bir kültürün ortasında olduğumuz düşünülürse bluegrass müziği yerine tamtam duymak enteresandı doğrusu.
Önde dinleyiciler, arkada çadırlar
Yürüyüş akşam saat 6'da başladı. Kanseri yenmiş olanlar (survivor diyorlar) toplandılar. Her faaliyette olduğu gibi bunda da gönüllü çalışanlar vardı. Herkes onların sözünü dinliyor, ne derse yapıyorlar. Tişörtünün arkasında event staff yazan abla da teyze ve amcalara tişörtlerini verdi, hepsini toparladı, saat 6'da yürütmeye başladı. Saat gibi işledi herşey.
Önce herkes yaşlı diye düşündüm ama sonra çocukları ve gençleri de gördüm. Üstteki fotoğrafta gördüğünüz kesekâğıtlarından da bahsedeyim. Bütün parkurun etrafında dizilmiş bu içinde mum olan kesekâğıtlarının her birinin içinde bir kanserlinin (ölmüş ya da hayatta) ismi yazıyor. Gece saat 10'da bütün mumlar yakılıyor ve bir gönüllü bütün isimleri tek tek okuyormuş. Tabii ki isimler alfabetik sırada dizili, böylece akrabasını, arkadaşını hatırlamak isteyenler gidip o mumun önünde duruyorlar, fotoğrafını çekiyorlar.
"Caregiver" kabaca bakıcı olarak çevrilebilir.
Chris zaman zaman iç parçalayıcı kanser hikayeleri anlatır. O günkü havasını en güzel bu fotoğraf anlatıyor.
Bu fotoğrafta Amerikan milli marşı çalınırken saygı duruşunda olan insanları görüyorsunuz. Marştan önce bir de dua okundu. Unutmadan, gelenlerin çoğu etraftaki kiliselerden. Biz bir takıma katılmadık ama, arkadaşlarımdan birinin annesi ve babası orada olduğu için Presbiteryen kilisesinin masasına şöyle bir uğradık.
Gençler yürümekten sıkıldıklarında Amerikan futbolu, normal futbol (evet öbürüne gayet rahat anormal denebilir) ve frizbi oynadılar. Frizbi de maşallah dedirtecek boyuttaydı.
Yürüyen Amerikalı teyzeler.
Toplu fotoğraf çekilmeden olmaz elbette. Bu fotoğrafta ayrıca küçücük bir yerleşim yerinin tribünlü spor sahasını da görmüş oldunuz.
16.5.05
Geçmiş geçmemiştir.
Yasağın farkı
6.5.05
Posta kutusundan çıkanlar
Burada postacılar çok çalışıyor. Gün aşırı tanımadığım bilmediğim kişiler mektup yolluyorlar. "Bizim dükkânın kredi kartımızı alın, ilk alışverişinizde %10 indirim...." "Efendim, kredi raporunuza baktık, durumunuz iyi görünüyor. Bizden kart almaya hak kazandınız. İlk sene yıllık kullanma parası almayacağız, üstüne 6 ay da faiz yazmayacağız. Şurayı imzalayın..."
Hevesenip aman ne güzel diyenler, hata edip karınca duası gibi yazılmış paragrafı farketmeden imzalayanlar sonradan bakıyor ki aslında sadece "başvuruda bulunmaya" hak kazanmış.
Resimdeki 4 zarf bu tip mektuplardan... Dergilerden biri bilgisayar, öbürü araba sigortacısının bedava ürün tanıtım mecmuaları.
Sağ üstteki Stamp out Hunger yazan kart, 14 Mayıs tarihinde yapılacak yardım faaliyetini hatırlatmak için. Malum Amerikan aileleri köşebaşındaki bakkala gidip bir ekmek alma kavramına yabancılar. Alışveriş toplu yapılıyor, dolayısıla israf çok oluyor. Yılda bir kere kilerlerini tepeleme dolduran aileler kullanmadıkları yiyecekleri ihtiyacı olanlara vermek üzere kesekâğıtlarına dolduruyorlar, mahallenin postacı da onları mahalledeki yiyecek deposuna götürüyor. Oradan da fakir ve ihtiyaç sahiplerine dağıtılıyor.
4.5.05
Sınıfta
Bugün üniversitede derslerin son günü. Bu fotoğraflar 2. sınıflara verilen bir derste çekildi. Derse kayıtlı 240 öğrenci var. Okulun itfaiye birimi amfideki koltuk sayısından fazla öğrencinin kayıt olmasını güvenlik sebebiyle engelliyor. Merdivende oturmaya razıyım deseniz bile izin yok. Yani bu kurallar sadece tiyatro sinema veya konser salonu gibi yerlerde uygulanmıyor.
Alttaki fotoğrafta gördüğünüz amfi, teknolojik olarak en gelişmiş alet edevatın bulunduğu, kampüsün en güzel ve sanırım en büyük sınıfı. Diğer sınıflar bu kadar albenili değil. Mesela bütün sınıflarda buradaki gibi yerler halı kaplı değil. Fotoğrafı fotoğraf ekleme programı ile üç kareyi birleştirerek oluşturdum.
Her ders için hoca aşağıdaki fotoğrafta görülen elektronik slaytları hazırlıyor. Bunlar dersten önce internette yayınlanıyor, öğrenciler ders notlarını böylece kendi bilgisayarlarına kaydediyorlar. (düzetip yapmaları bekleniyor diyelim, çünkü derse ait web sayfasını hiç ziyaret etmemiş olan öğrenciler var.) Bu son ders olduğu için öğrenciler turist gibi gelmişler. Normal bir günde sınıfta en az 20 tane dizüstü bilgisayar açık duruyor.
Benim baştan beri en ilginç bulduğum şey, istisnasız bütün sınıfların duvarında poster veya reprodüksiyonların asılı olmasıydı. Bu amfide de iki yanda büyük posterler asılı.
Amerikalı öğrenciler in midir, cin midir; ne yer ne içerler diye merak edenler için aşağıdaki fotoğrafı da ekliyorum.
Alttaki fotoğrafta gördüğünüz amfi, teknolojik olarak en gelişmiş alet edevatın bulunduğu, kampüsün en güzel ve sanırım en büyük sınıfı. Diğer sınıflar bu kadar albenili değil. Mesela bütün sınıflarda buradaki gibi yerler halı kaplı değil. Fotoğrafı fotoğraf ekleme programı ile üç kareyi birleştirerek oluşturdum.
Her ders için hoca aşağıdaki fotoğrafta görülen elektronik slaytları hazırlıyor. Bunlar dersten önce internette yayınlanıyor, öğrenciler ders notlarını böylece kendi bilgisayarlarına kaydediyorlar. (düzetip yapmaları bekleniyor diyelim, çünkü derse ait web sayfasını hiç ziyaret etmemiş olan öğrenciler var.) Bu son ders olduğu için öğrenciler turist gibi gelmişler. Normal bir günde sınıfta en az 20 tane dizüstü bilgisayar açık duruyor.
Benim baştan beri en ilginç bulduğum şey, istisnasız bütün sınıfların duvarında poster veya reprodüksiyonların asılı olmasıydı. Bu amfide de iki yanda büyük posterler asılı.
Amerikalı öğrenciler in midir, cin midir; ne yer ne içerler diye merak edenler için aşağıdaki fotoğrafı da ekliyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)